Ailede Stres

25.12.2012 922

AİLEDEKİ STRES ETKENLERİ VE ÇOCUK


       Çocuklarda dahil olmak üzere yaşayan her canlıyı psikososyal stres etkenleri etkiler. Zaten stres etkeninin bir insanı etkilememesi durumunda da normal bir psikolojik yapıdan bahsetmek zor olur. Bu etkilenme her bireyde az veya çok değişik şekillerde görülür. Çocuğun yetişmesinde ve hayata adım atmasında birincil , en önemli ve vazgeçilmez basamak olan aile ortamı da çocukların psikososyal gelişimini direk olarak etkiler. Aileyi etkileyen her türlü olayın çocukta büyük veya küçük bir etkisini görmek mümkündür. Aile ortamını yaşayan bir organizma olarak kabul edebiliriz . Nasıl ki kişinin bir organı hasta olduğunda bütün vücudu etkilenir ve işlev kaybına uğrar , aynı şekilde aile üyelerinden birinde ki bedensel veya ruhsal sorun veya onu etkileyen stres etkeni de ailenin ve aile üyelerinin işleyişini , psikolojisini ve yapısını etkileyecektir. Bu etkilenme sonucunda aile ile birlikte aile içindeki her bireyde yakın veya uzak gelecekte bazı etkilenme belirtilerinin görülmesi kaçınılmazdır.

       Şunun altını çizmek gerekir ki aileyi oluşturan temel unsurlar olan Anne ve babanın çocukluk dönemindeki durumları ,hayatları boyunca karşılaştıkları olaylar ,şu an ki kişilik yapıları , eğitim durumları , çevre şartlarından etkilenmeleri , toplumsal statüleri gibi bir çok konu ailenin bu gününü ve geleceğini her konuda etkileyecektir. Yani bir anne babanın küçükken başından geçen bir hadise veya anne babasından devamlı olarak gördüğü davranış tarzı onun stres etkenine karşı cevap durumunu aynı zamanda çocuğuna karşı uyguladığı eğitimi veya gösterdiği tepkiyi etkiler. Bununla birlikte bir ailenin şu anki durumunu ve stres etkenine karşı gösterdiği cevabı tam olarak değerlendirmek için onun geçmişindeki etkenleri hesaba katmak yerinde olur. Basit bir örnek verelim anne babanın çocukken karşılaştığı örnek olarak bir ölüm olayında ,kendi anne babalarının tepkisi onun şu an aynı olay karşısındaki tepkisini belirler veya etkide bulunur. Bu örnekleri sonsuza kadar artırabiliriz. Anne babanın hayatında karşılaştığı her olay onların şu anki durumuna gelmesine ve kişiliğinin şekillenmesine negatif veya pozitif bir katkı sağlamıştır. Aynı zamanda aynı aile içerisindeki her bir çocuğun şu anki hemen her konudaki iyi veya körü yönde etkilenmeleri de onların ileri ki dönemde durumlarını belli edecektir.
Sonuç olarak stres etkenlerinin , strese anne babanın verdiği cevabın , stres etkeninin süresinin , destek faktörlerinin , stres sonucunda ailenin aldığı konumun çocuğun gelişiminde kesin bir etkisi vardır. Bu çocuk isterse anne karnında bir çocuk olsun veya 6 aylık çocuk olsun hiç fark etmez. Bu stres etkenlerinin kısa ve uzun vadede bir çok etkisi olacaktır , anne babaya düşen görev bu etkilenmenin negatif etkenlerini en aza indirmesi , hatta bu stres ortamında bile çocuğu adına kazanımlar sağlamasıdır.


       Stres etkenlerini sıralayacak olursak ( herhangi bir aile üyesini veya bütün aileyi etkileyen ) : Bir yakın yada arkadaş ölümü , taşınma , ayrılık , boşanma , göç , ekonomik zorluklar , bedensel hastalıklar , tabii afetler ,sosyokültürel sorunlar , cinsel yada fiziksel istismar , ebeveynlerde ki madde bağımlılığı , çocuğa yeterli ilgi sevginin verilememesi , çocuğun sağlık bakımının yapılamaması ,çocuktaki zeka sorunlarına paralel olmayan ondan aşırı beklenti içinde olma , işsizlik , yeni bir iş , ebeveynlerin işyerinde terfi olması ( iş yoğunluğunu ve başarı kaygısını artırarak çocuğa olan ilgiyi azaltabilir) , yeni bir kardeş doğumu , toplumu etkileyen stres faktörleri , suça bulaşma ve sabıkalı olma , ikincil evlilik , anne babanın aşırı koruması ,çocuğu çok aşırı kontrol , okur yazar olmama , okuldaki şiddet olayları , okul sorunları , eğitim sistemi ile ilgili sorunlar , vb.
      Aileyi etkileyen stres etkenleri sonucunda anne babanın etkilenmesi ve bazı psikolojik sorunların oluşması olağandır. Aslında her bir stres etkenine karşı farklı bazı belirtiler oluşmasına karşın genel olarak anne babada oluşabilecek belirtiler şu şekilde sıralanabilir :Anne babada depresyon , hayata karşı isteksizlik , kendi bakımında azalma , iş motivasyonunda azalma , ailesine olan ilgide azalma , uyku ve iştah değişiklikleri , konsantrasyon düşüklüğü , çabuk sinirlenme , tahammülsüzlük , çocuklarının sevgi ve duygusal ihtiyacını karşılayamama , yalnızlığa eğilim , sosyal çevrelerinde uyumsuzluklar , halsizlik , yorgunluk , madde bağımlılığına eğilim ,ailesine ayrılan vakitte azalma vb gibi bir çok belirtiyi anne baba gösterebilir.
Anne babadaki bu değişikliklerin muhakkak olarak işleyen aile yapısına , o ailede yaşayan bireylere ve elbette ki çocuklara çok önemli etkileri olacaktır. Bu etkileri kısa vadede ve uzun vadede etkiler olarak ikiye ayırabiliriz. Bu konu çok ayrıntılı olduğundan başka bir zaman bu konuyu ayrı bir başlık altında incelemek istiyorum.

      Çocuklarda görülen belirtileri ise şöyle sıralayabiliriz: Okul başarısında düşme , arkadaş ilişkilerinde sorunlar , sosyal aktivitelere karşı ilgisizlik , kendi özgüveninde azalma , tahammülsüzlük , çabuk sinirlenme , çok fazla uyuma veya uykusuzluk , iştahta artma veya azalma , olayları olumsuz değerlendirme , yalnızlığa eğilim , alınganlık ta artış , karşı gelme , riskli davranışlar , madde kullanımına eğilim , her şeyden çabuk sıkılma , sevdiklerinin başına bir şey gelecek korkusu , içe çekilme ve sessiz sakin olmayı tercih etme ,okula gitmek istememe , konuşmaya ve etkileşime isteksizlik , sese ve olaylara karşı aşırı uyarılma , öfke patlamaları , aşırı hareketlilik görülebilir
      Çocuklarda olabilecek psikiyatrik durumları ise , Depresyon , travma sonrası stres bozukluğu , altını ıslatma (tuvalet kontrolünü sağlayan çocukta tekrar kontrol kaybı olabilir veya yaşına uygun tuvalet kontrolünü sağlayamama ) ve kirletme ( büyük tuvaletini gece veya gündüz kaçırma ) , tik bozuklukları , kekeleme , konuşma bozuklukları , davranış değişiklikleri ( parmak emmeye başlama , çocuksu davranışlar vb. ) , reaktif bağlanma bozukluğu , dissosiyatif bozukluklar , kaygı bozuklukları ,uyku bozuklukları vb.
      Yapılması gerekenler ( her yaş için farklı olmak üzere genel yaklaşım olarak )
1- Stres etkeninden çocukları mümkün olduğunca korumaya çalışmak
2-Anne babanın bu durumdan etkilenmeleri durumunda vakit geçirmeden psikiyatrik yardım almaları
3- Çocuğa yönelik sevgi ve destek mesajlarının artırılması
4-Okul ve öğretmen ile işbirliğinin sağlanarak onların çocuğa yönelik ilgi ve desteğinin artırılması
5-Bu dönemde gelişebilecek madde bağımlılığı , riskli davranışlar olarak çocukların durumlarının takip edilmesi
6- Anne babanın mümkün olduğunca çocuğu ile yakınlık sağlayarak onun kendini ve duygularını ifade etmesine zemin hazırlamaları
7- Çocukta görülebilecek davranış değişiklikleri ve yukarıda sayılan belirtilerin fazlalığı durumunda gerekli psikiyatrik müdahalenin vakit geçirmeden yapılması
8- Çocukların bu dönem için mümkün olduğunca sosyal aktivite yönünden desteklenmeye çalışılması
9- Dinlenmeye ve stres ortamının etkisini azaltan faaliyetlere ailenin tamamının katılması
10- Çocuğun motivasyonunu ve moral durumunu artıracak kişilerle sık sık görüştürülmesi
11- Uzun dönemde stres etkeninin etkileri açısından uyanık olmak
12- Çocuğa gösterilen hoşgörü sınırlarını bu dönem için (stres etkeni geçene kadar) artırmak (bu arada uygunsuz olarak görülen davranış problemleri konusunda dikkatli olmak )
13- Çocuğun olaylar karşısındaki duygusal ifadelerine değer vermek ve onları bazı konularda doğrular çerçevesinde rahatlatmaya çalışmak
14- Çocuğa ayrılan vaktin artırılarak ona olan desteğin her iki ebeveyn tarafından olmasını sağlamak
15- Daha önceden tahmin edilebilen stres etkenleri için önceden bazı tedbirleri almak ve çocukları bu olaylara hazırlamaya çalışmak


AİLE İÇİ ŞİDDET


      Bu konuya hem çocuklar açısından bakmak istiyorum, hem de anneler açısından. Çok beğendiğim bir atasözünden burada bahsetmek istiyorum. Bu söz bir babanın sözü, baba "çocuklarım için yaptığım en güzel şey annelerini sevmemdir" diyor. Bu arada hep değinmeye çalıştığım aile içinde baba anneye değer veriyorsa, ona söz hakkı veya yaşam hakkı tanıyorsa çocuklar da hem daha mutlu hem de kendine güvenli ve başarılı olmaktadırlar. Çocuklar en ufak yaşlarından itibaren anne ve babalarını örnek alırlar. Anne ve baba gibi olmaya çalışırlar. Hatta önce doğrudan doğruya anne ve babalarını taklit ederler. Sonraları bu taklit özümlenir. Tamamen bu defa kendi davranışları olarak gösterilir. Çocuklar anne ve babalarını örnek alırlar. Bu örnek alma toplum kurallarını öğrenmede, ahlak ve değer yargılarını kazanmada onlara yol gösterici olur. Çocuklar anne ve babalarının neler istediklerine, nelere dikkat ettiklerine, nelere önem verdiklerine çok dikkat ederler. Bu önceleri kendilerini anne ve babalarına sevdirmek, beğendirmek, onlardan aferin almak için yapılır. Sonra artık bu davranışlar onların kendi davranışları haline gelir. Çocuk kendi doğasından gelen bir tepki ile nasıl suya ve havaya ihtiyacı varsa anne ve babasının sevgi, ilgi, yalınlık ve desteğine de böyle ihtiyacı vardır. Bu bir doyum ve haz veren bir olaydır. Ev içinde olsun, yabancı ortamlarda olsun çocukların hem başarılı hem mutlu olmalarını istiyorsanız mutlaka karı koca ilişkilerinizi karşılıklı güzel bir halde tutmalısınız. Eğer çocuğun annesine baba değer vermiyor, isteklerini düşünmüyorsa, çocuklar da annelerini saymayacaktır. Bu zincir kardeşlerine, arkadaşlarına hatta öğretmenlerine kadar uzanacaktır. Bizim istediğimiz korkuları içine sinmiş çocuklar değil, sevdikleri; sevdikleri için rahat olan, istediklerini, düşüncelerini, korku ve kaygılarını rahatça açıp konuşabilen kendine güvenen, kendi ayakları üzerinde durabilen çocuklara sahip olmaktır. Eğer aile içinde sorunlar varsa bir psikologla konuşun, çözümleyin. Bu ne utanılacak ne de çekinilecek bir durum değildir. Şiddet ve çözümsüzlük ,sağlıksız çocuklar yetiştirmenizi ve üzülmenizi getirecektir.
 


AİLEDE GEÇİMSİZLİK


       Süre giden anne baba kavgalarında, çocukların dışa vuramadıkları en önemli korkuları anne babanın ayrılmaları ve kendilerinin ortada kalmalarıdır. Çocuklar kavgalara kendilerinin neden olduğu duygusuna da kapılırlar.
Bazen anne baba çocukları kendi kavgalarına sokmaya hatta yan tutmaya zorlamakta, çocuktan hakem rolü oynamasını bekleyerek onu çaresizlik içine sokmaktadırlar. Ailedeki geçimsizliği ve kavgaları yaşayan çocuklar yaramaz ve hırçın olurlar.
      Çocuklar anne baba kavgalarında bilinçli veya bilinçsiz bu durumdan yararlanma, istediklerini yaptırma yoluna gidebilirler. Sanıldığının aksine çocukların yanında tartışılabilir. Çığırından çıkmayan, uzlaşmayla biten tartışmalar öğretici ve yararlıdır. Sık yinelenen, suçlama ve dayakla süren kavgalar, ruhsal sorunlar ortaya çıkarır, okul başarısını düşürür.


ALKOL PROBLEMİ


      Günümüzün güç yaşam koşulları ve stresli ortamlar alkolü hayatın işçine doğru itmektedir. Alkol içen kişi pek çok etkenle bu içicilik özelliğini farkında olmadan alkolizme dönüştürebilir. Bu çok hassas bir ip veya atlanan bir sınırdır. Bu sınırın atlandığını kişi kendisi açıkça sezemeyebilir.
Alkolizm kişiyi hem sosyal, hem psikolojik, hem ekonomik, hem de fiziksel yıkıma uğratmaktadır. Öncelikle karaciğer bozulmakta, mide ve bağırsaklar alkolden çok fazla zarar görmektedir.
      Alkol sadece bununla da kalmaz, beyni de etkiler, harabiyete uğratır. Uzun süre içen kişilerde unutkanlıklar, yanlış anlamalar, dalgınlık, zihinde dağınıklıklar görülür. İş sadece bununla da bitmez, uzun süre ve aşırı alkol alımı, sosyal statüyü de etkiler ve bozar. Kişi artık toplum içinde istenmeyen, itilen bir kişi konumuna düşer. Bunu en çok, alkol alan kişi fark eder ve bu durumdan etkilenir. Çünkü alkolle birlikte aşırı bir alınganlık davranışı ortaya çıkmaktadır.
      Alkol pek çok yuvanın yıkılmasına sebep olmuştur. Alkol alan kişinin kendine zararı çok açıktır. Ama yakın çevresine ve ailesine daha fazla zarar vermektedir. Ailesini ve çocuklarını hem ekonomik, hem de psikolojik olarak çok fazla etkiler.
Yapılan pek çok araştırma, alkolik anne veya babanın çocuklarında psikolojik ve psikiyatrik rahatsızlıklar ortaya çıktığını göstermiştir.
      Çok açık olarak bilinmesi gereken alkolizm, bir hastalıktır. Tedavisi vardır ama bu tedavi çok uzun ve özveri isteyen bir tedavidir. Eğer kişi tedavi olmak istiyorsa, kendisine yardım edecek hastane ve kurumlar vardır. Yapılan araştırmalar, evli olan alkoliklerin alkolü bırakabilme şansının yüksek olduğunu göstermiştir. Bu konuda en çok çocuklar yara almakta, eşler de psikolojik açıdan olumsuz duygular yaşamaktadır. Kıskançlık da alkolün getirdiği bir duygu olarak pek çok felakete sebep olmuştur.